ANADOLU KİLİSESİ HİZMETİ

 

Kilisenin Doğuşu

Anadolu Havarisel Vekilliği, 15 Aralık 1990’da, Papalık diğer değişle, Trabzon “Suı Iurıs” kilisesinin yerel durumu değiştirilerek, dolayısıyla yürürlükten kaldırılarak ve resmi İstanbul Havarisel Vekilliğini içine alarak kurulmuştur. Bölgemizde daha önceden, biri Suriye diğeri Mardin Yönetimi olmak üzere Vekilliğimizden, Batı Anadolu’da İzmir Başepiskoposluğu ve İstanbul Havarisel Vekilliği de mevcut olduğu için (aşağıdaki resme bakınız). Doğu Anadolu Vekilliği olarak söz etmek daha doğru olacaktır. Bu kilise bölgeleri Roma-Latin usulüne bağlıdırlar. İlk Katedral Mersin’de seçilmiştir ve 1999’da İskenderun’a açılmıştır.

Vekillik Bölgemizdeki Hıristiyanlık Tarihi

Vekillik bölgemizde Hristiyanlık ilk defa Mesih İsa’nın havarilerinin Antakya şehrine gelmesiyle (M.S. 37) ortaya çıkmıstır diyebiliriz. Bunlara ilk defa Hristiyan adının verilmesi tam da burada olmuştur. Hristiyanlığın başlangıcındaki iki büyük isim Aziz Pavlus Tarsus’ta havari ve incil yazarı Luka Antakya’da doğmuşlardır, bundan dolayı bu bölge Hristiyanlar için çok önemlidir.  Bu tarihten günümüze kadar Hristiyanlık bu topraklarda kesintisiz bir şekilde hep var olmuştur. Yüzyıllar boyunca doğu Anadolu Hristiyanlarının konuştukları başlıca diller, Yunanca, Süryanice (Mesih İsa’nın konuştuğu Aramice’nin bir tür lehçesi diyebiliriz) bir yönetim dili olarak Latince ve Ermencedir.  Dil ve kültür parlaklıkları nedeniyle Ermeni Kilisesi X. Yakubi denilen Süryani Kilisesi XI. Yüzyılda, batısında Latince doğusunda Yunanca konuşulan Roma İmparatorluğunun artık tamamına yayılmış bulunan Kilise’nin kalanı da bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. 1054 yılında Yunanca konuşan Anadolu Hristiyanları, Latin dünyası dışında çok tanınmayan Roma’daki Papa’nın yetki alanından ayrıldılar. Bu nedenle Anadolu Hristiyanları Rum-Ortodoks olarak anılmaya başlandılar. (Bir kısmı İstanbul Patriği’nin yetki alanında kalırken diğerleri Antakya Patriğinin yetki alanında kaldılar).

Bununla birlikte, Katolikler, yani Roma’daki Papa’nın yetkisini tanıyanlar; Kudüs’e giden hacı adaylarına destek olmak, bazı batı Krallıklarının bu bölgelere sefer yapmaları (Antakya Prensliğinin ya da Trabzon’da Kommenos İmparatorluğunun v.s.kurulmasına bakınız),mesleki ve ticari faaliyetler gibi sirtaki nedenlerle doğu Anadolu’da bulunmaya başlamışlardır. Floransa Konsil’inde (1439) Katolik ve Ortodoksların yeniden birleştirilmeleri hakkında alınan kararların uygulanamamasından ve Doğu Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasından (1453) sonra, bazı din adamları, bütün Hristiyanları birleştirmek ve imanlarına tanıklık etmek amacıyla doğu Anadolu’ya da gelmişlerdir. Bu yüzden 17.yy. da, Katoliklerin bir kısmı kültürlerine ve konuştukları dillere göre Ermeni Katolik Kilisesi, Süryani-Katolik Kilisesi, Rum-Katolik (Melkit de denir) Kilisesi ve Keldani Kilisesi’ni oluşturma yoluna gitmişlerdir. Hepsinin farklı Episkoposları vardır, bunlar Papa’ya bağlı olmakla birlikte; Maronit Kilisesinin Liturjisi (ayin şekli) farklıdır.

Selçuklular ve daha sonra gelen Osmanlılar zamanında, yeni yapılan araştırmalara göre, Anadolu’da nüfusun çoğunluğunu oluşturan Hristiyan sayısı hiç de az değildi. Latin Katolikler, daha ziyade Pisa, Genova ve Venedik kolonilerinde bulunmaktaydılar. İlk Latin misyonlar 16.yy.da başlamıştır. Trabzon’da, İmparator Jüstinyen döneminden beri Avrupa’dan gelip ticari ve kültürel faaliyette bulunanlar olmuştur, (19.yy.da bu faaliyet zirveye çıkmıştır) ki daha sonra bu tüccarların soyundan gelenlere Levanten adı verilmiştir. Böylece papaz ve din adamları da Levantenlere hem dini hem de eğitim hizmeti vermek amacıyla doğuya gelmişlerdir.

“İzmir Başepiskoposluğu ve Küçük Asya Havarisel Vekilliği” adı altında 1818 de kurulmuştur. 19.yy. Katolikler ve diğer Anadolu Hristiyanları için her anlamda çok canlı ve hareketli geçmiştir Osmanlı dünyası ve Avrupa arasında yoğun temas sağlamışlardır.

Ancak 19.yy.da pek çok ulusu etkisi altına alan, yükselen milliyetçi ideolojiler nedeniyle varolan huzur ortamı bozulmuş ve ermeni asıllı Hristiyanlar bir kırım yaşamışlardır.  1914’te patlak veren Birinci Dünya Savaşı, pek çok Katolik’i, özellikle Fransızları ülkelerine dönmeye mecbur bırakmıştır. 1915 ve 1918 yılları arasında Ermeniler ve Süryaniler tehcir vb. ile tam anlamıyla bir zulüm yaşamışlardır. Ermeniler (Katolik olsun veya olmasın) doğu Anadolu’da neredeyse yok olmaya varan sayıca ani bir azalma yaşamışlardır. Bu halkın bir kısmı “Ermeni diasporası”nı oluşturmak suretiyle hayatta kalabilmişlerdir. Benzer bir durumu Süryani Hristiyan cemaat de yaşamak zorunda kalmıştır 1920-23 yılları arasında, bu kez Yunan kökenli Hristiyanlar bir yıkım (telaket) yaşamışlardır.

Rumlar için, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla sonuçlanacak olan Kurtuluş savaşının faturası, Anadolu’daki dini ve kültürel geleneklerinin büyük bir kısmının yok olması olacaktır 1923’te, Yunanistan ve Türkiye arasında gerçekleşen nüfus mübadelesi, Rum kökenli Hristiyanların, günümüze kadar süregelen sayıca azalması sürecini başlatacaktır. 1935’te yalnızca Türklere ayrıcalık tanıyan bir yasa, zanaatkâr Levantenler için büyük bir darbe olmuştur, Katoliklerin büyük bir kısmı, nesillerdir ülkede yaşıyor olmalarına rağmen, kendilerini göç etmeye zorunlu hissetmiştir. Pek çok Kiliseye el konulmuştur (Tarsus, Giresun…), bunun yanında kovulma (Zonguldak) ve tahribatlar da (Merzifon…) olmuştur. Pek çok Kilise; Cami, kütüphane ya da başka binalara dönüştürülmüştür. Okul, hastane v.s. gibi birçok Hristiyan binası da aynı kaderi paylaşmıştır. Dünya Savaşını takiben birçok konsolosluğun kapatılması, doğu Anadolu’daki Levantenlerin neredeyse tamamen yok olmayla yüz yüze kalmışlardır.  (Samsun’da 13 konsolosluk bulunurken, bugün hiç yoktur), Yine de Türk topraklarında bir takım Amerikan üslerinin kurulması, her halükarda bazı Katolik kiliselerin zorluklara rağmen yaşayabilmelerini sağlamıştır, Bununla birlikte, bunlardan bazıları, teknolojinin gelişmesi ve politik durumun değişmesi ile sonradan kapatılmışlardır. Yabancı kökenli Hristiyanların azalmasıyla, pek çok Müslüman kökenli kişi Hristiyanlığa yakınlaşmış ve bunlardan bazıları vaftiz olmuştur. Bunların arasında, hıristiyan dedeleri hayatta kalabilmek için inançlarını gizlemek zorunda kalmış olanlar da vardır.

Anno Cattolici
(non uff.)
Sacerdoti diocesani Sacerdoti
religiosi
Cattolici x sacerdote Diaconi perm. Religiosi Religiose Parrocchie
1999 3000 1 6 429 1 8 10 6
2000 4500 5 6 409 1 8 10 6
2001 4500 4 6 450 1 8 10 6
2002 4500 7 6 346 1  8 12 6
2003 4550 3 6 506 1 7 12 6
2004 4550 4 6 455 1 7 11 6
2005 4550 2 5 650 0 7 9 6
2006 4550 2 5 650 0 6 9 6
2007 4550 1 5 758 0 6 9 6
2014 2800 0 7 400 0 9 3 6

 

Bununla birlikte, toplum baskısı yüzünden Hristiyanlığa geçiş kolay olmamaktadır ve ayrıca aralarında don Andrea Santoro ve Episkopos Luigi Padovese’nin olduğu Hristiyanlara yönelik cinayetler de bir korku ortamı yaratmış durumdadır. Yıllık Papalık dergisinin bilgileri aşağıdaki gibidir; Cemaatlerimiz, kendilerine ait bir kiliseleri bulunmayan (Keldani, Ermeni, Maroni, Süryani Katolik ve Melkit),farklı ayin şekli Katoliklerle ve bazen, Ortodoks, antik doğu kiliselerinin Hristiyanları ve Protestanlarla dahi ilgilenmektedirler.

Episkoposlarımız

1993 – 2004                Ruggero Franceschini OFMCap

2004 – 2010                Luigi Padovese OFMCap

2010 – 2015                Ruggero Franceschini OFMCap

2015 –                         Paolo Bizzeti SJ

 

Ruggero Franceschini: 1 Eylül 1939’da Prignano sul Secchia (Mo) şehrinin Saltino kasabasın da dünyaya geldi. 2 Temmuz 1993’te Anadolu Havarisel Vekili olarak atandı ve “Sicilibba Episkoposü unvanını aldı. Aynı yılın 3 Ekim’inde de Episkopos olarak görevine başladı. 11 Ekim 2004’te İzmir Başepiskoposu olarak atandı. Mons. Luigi Padovese’nin ölümünden sonra, Kasım 2015’e kadar, Anadolu Havarisel Vekilliği’nin Havarisel Yöneticiliği görevini ifa etti.

Luigi Padovese: 31 Mart 1947’de Milano’da doğdu.11 Ekim 2004’te Anadolu Havarisel Vekili olarak atandı ve Monteverde Piskoposu unvanını aldı. Aynı yılın 7 Kasım’ında İskenderun’da kutsanarak görevine başladı. 3 Haziran 2010’da öldürüldü.

Paolo Bizzeti: Floransa’da1947 yılında doğdu. “Mesih’in Arkadaşlığı” na girdi; geleneksel ilahiyat ve felsefe çalışmalarından ve Peder olarak atanmasından (1975) sonra Bilgelik Kitabı üzerie bir teziyle Bologna’da Edebiyat ve Felsefe diploması aldı.(Bilgelik; Yapı ve edebi tür Paideia, Brescia, 1984) Uzun yıllar Bologna’daKutsal kitap öğretimi ve gençlerin dini eğitimiyle uğraştı. Daha sonra Floransa’da Cizvit Pederler topluluğunun Başrahibi oldu. Bunu takiben 12 yıl boyunca Bologna’da Villa San Gıuseppe Maneviyat Merkezinin Müdürlüğünü yaptı.20 yıl boyunca İtalya’daki Cizvitlerin dini eğitim (içsel) koordinatör olarak da çalıştı 2007’den 2013’e kadar, Padova’da, Mesih’in Arkadaşlığı. Uluslararası Felsek Okullarının Rektörlüğünü ve Padova Antonianum laik eğitim Merkezinin Müdürlüğünü yaptı, Triveneto İlahiyat Fakültesi ve ISSR’de kurslar düzenledi. Ailelerden oluşan cemaatlere eşlik etmektedir.(www…).

Ortadoğu’nun dini sorunlarıyla ilgilenen bir grup olan Onlus “Ortadoğu’nun Dostları” Derneğini kurmuştur ve Kutsal Kitap coğrafyasına öğretici tur ve seyehatler düzenlenmesine önayak olmaktadir (www. amo-fme.org). En son yayımlanan eserleri: En uç sınırlara kadar. Habercilerin istekleri üzerine düşünceler. EDB Bologna, 2008 Türkiye. Kutsal Kitap, Kilise Babaları, Arkeolojik ve Turistik rehber. EDB Bologna, 2014. 14 Ağustos 2015’te Tabe Episkoposu ve Anadolu Havarisel Vekili olarak atandı. 1 Kasım 2015’te Kutsanıp 29 Kasım 2015’te Vekillik görevine başladı. Halen İskenderun’da ikamet etmektedir.