[vc_row css=”.vc_custom_1473459449838{border-right-width: 30px !important;border-left-width: 30px !important;}”][vc_column][vc_column_text]

SENT ANTUAN KİLİSESİ
Uray Cad. N. 12
Tel: +90 (0)324 2313227 – Fax: +90 (0)324 2377882
Mail: hanri@silpius.com
http://www.mersinkilisesi.com/

Ayin Saatleri:
Pazar Günü 11
Pazartesi’den cumartesi gününe kadar: saat 17.00

s0l7vh1821726981

1843-1914

 

1843 yılında Çukurova, Lübnan ve Suriye’de Fransiskan-Kapusien rahiplerin sorumlusu Pleghe’li (İtalya) P. Francesco Tarsus’taki Katoliklerin dini ihtiyaçlarını karşılamak için bir ibadethanenin gerekliliğine karar verir ve bunun için Tarsus’a Lübnan’da rahiplik görevi yapan Genova’lı Peder Giuseppe gönderilir. Peder Guiseppe 1844 yılında Tarsus’a gelir ve orada bir ev kiralar. Ev kiralayabilmesi için o zamanki Fransız krallığından, Lyon kentindeki kilise yetkili organlarından ve Hıristiyan cemaat’inden yardım alır. Fransa’nın Tarsus’ta 36 Katolik, 30 bin nüfuslu bir balıkçı barınağı olan Mersin’de ise 5 Katolik bulunmaktaydı. Katolikler ticaret nedeniyle buralarda ikâmet etmekte, özellikle Çukurova’da yetiştirilmekte olan buğday, mısır, susam ve pamuk ticareti yapmaktaydılar.1842 tarihli Adana Vilayet Salnamesi’nde, Mersin’in Gökçekli bucağına bağlı bir köy olduğu, bazı kayık ve gemilerin uğramasıyla imar görmeye başladığı ve bu nedenle de 1842 yılında bucak merkezi yapıldığı yazılmaktadır. Peder Giuseppe’nin 1844 yılında İtalya’daki sorumlulara gönderdiği mektupta şu cümlelere yer verilmekteydi: “Mersin, bin nüfuslu ve bunlardan beşinin katolik olduğu, Tarsus’a dört saat uzaklıkta, balıkçıların ve çiftçilerin yaşadığı bir köydür”. Peder Giuseppe Tarsus’u merkez alarak Adana ve Mersin’deki Hıristiyanların dini görevlerini yerine getirmelerine yardımcı olur. Bir yıl sonra da topladığı yardımlarla Tarsus’ta küçük bir kilise inşa ederek bir ev satın alır.1847 yılında yakalandığı sıtmadan dolayı peder Giuseppe İtalya’ya döner ve yerine geçici olarak Antakya’da ki Novara’lı peder Basilio görevlendirilir. İlk defa bu peder 16 mayıs 1842 yılında Roma’ya yolladığı mektupta Tarsus’ta katoliklerin var olduğunu fakat hiçbir pederin bulunmadığını yazmıştı. Tarsus ve çevresinin ikliminin uygun olmadığından ve sıtmanın yaygın olmasından dolayı Antakya’ya yerleşecek bir pederin İskenderun ve Tarsus’taki katoliklerin dini görevlerini yerine getirmelerine yardımcı olabileceğini de yazmıştı. 1848 yılında ise İtalya’dan Francavilla’lı (Messina) peder Antonio gelip Tarsus’ta görevine başlar. İtalya’ya gönderdiği mektuplarda Mersin’i, Tarsus ve

 

Mersin ve çevresindeki tarımın ve ticaretin bu denli hızlı gelişmesinde 1832 yılından itibaren Mısırlı İbrahim Paşa ile Çukurova’da başlatılan tarımsal faaliyetlerle bölgede pamuk ekiminin başlatılmasının, Tanzimat Fermanı ile ekonomik yapılanma çerçevesinde kurulan Fırka-i İslâhiye programının, Avrupa ülkeleri ile imzalanan Serbest Ticaret anlaşmasının, Hıristiyan ve Musevi vatandaşlara ve tüccarlara kolaylık ve imtiyazların tanınmasının büyük bir etkisi olmuştur. Bunlardan başka 1854-55 yıllarındaki Kırım savaşı ile doğan tahıl ihtiyacı, 1859 yılında Süveyş Kanalı inşaatı için keresteye olan ihtiyaçla beraber başlayan kereste ticareti gibi faktörlerden dolayı Mersin’e yanaşan ve ikmal yapan gemiler çoğaldıkça Mersin limanının önemi artar ve ticareti ikiye katlanır. Kıyıda ticarethaneler ve iskeleler kurulur. Mersin, Sultan Abdülmecit’in bir fermanı ile Valide Sultan Vakfı yapılır. Adana – Mersin demiryolu da 1886 da işletmeye açılır, demiryolundan fabrikalara da bir dekovil hattı döşenir. Adana-Mersin karayolu ise 1885’te taşımacılığa açılmıştı. Lübnan’daki Müslüman Dürzîlerle Hıristiyan Maruniler arasındaki çatışmalardan dolayı bazı Maruni aileler Mersin’e gelip yerleşirler; adalardan, Kapadokya bölgesinden, Suriye ve Mısır’dan bazı Rum Ortodoks ailelerle Ermeni aileler Mersin’e gelip ikamet ederler. Bir gurup Çerkez ve Afganlı da yerleşir. Farklı etnik topluluklara ve dinlere mensup insanlar yavaş yavaş Mersin’i oluşturmaya başlarlar. Bu farklılıkları değişik mahalle isimlerinde de bulmaktayız: Laskiye Mahallesi, Frenk Mahallesi, Giritli Mahallesi, Hıristiyan Köyü Mahallesi, Medrese Mahallesi v.s. gibi. Bu farklı kültür ve dinlere mensup insanlar evleriyle, mahalleleriyle, camileriyle, kiliseleriyle, sinagoguyla ve şehir dokusuyla 19. yüzyıl kenti olması dolayısıyla görünümü diğer Anadolu kentlerinden farklı, yepyeni bir kent yarattılar. Burada kentin merkezini belirleyici anıtsal bir mimari odağı yoktu. Esas yerleşim Katolik Kilisesinin bulunduğu Camii Şerif Mahallesi, Uray Caddesi’dir. Osmanlı kentlerinde rastlanan konaklar burada yerini tüccar evlerine bırakmıştı. Tüm evler Tanzimat sonrasında çıkan ve yeni yapılan inşaatlarda uyulması gereken kuralları belirten Ebniye Nizamnamelerine göre yapılmışlardı. Evler genellikle taş ve bağdadi şeklinde olup tek veya çift katlıydılar. Zenginlere ait büyük yapıların taşları yelkenlilerle Laskiye’den getirilmiştir. Yerleşim, ızgara planlı olup limana dikey veya paralel uzanan ve şehrin nefes almasını sağlayan geniş caddelerden oluşmaktaydı.

Dünyaya açık bir liman olması, halkının bir kısmının Avrupa ve Lübnan ile olan ticari ilişkileri sonucu, şehir yaşantısına Avrupai bir görünüm gelmiştir. İnsanlarının giyimleri de farklı idi. Şehrin zengin kişileri, özellikle yaz kıyafetlerini Avrupa’dan ve Beyrut’tan getirirlerdi. Orta tabakanın hâkim olduğu huzurlu bir kent idi Mersin. Değişik ırk, din ve mezhepler sebebiyle adetler de değişikti. Bilhassa düğün ve cenazelerde bu durum daha belirgindi. Şehirde Türkçe’nin yanısıra, Arapça ve Fransızca da konuşulurdu. Ticaretle beraber Mersin’de yaşayan Müslüman nüfusunda da büyük artışlar olur: devlet memurları, avukatlar, noterler, doktorlar, esnaflar ve tüccarlar değişik yörelerden gelip Mersin’e yerleşirler. Bu ticaretin başlamasından önce Mersin’de basit bir yaşam süren halk, balıkçılıktan başka tarım ve hayvancılıkla uğraşıyordu. Mersin, Gökçeli Bucağına bağlı bir Kariyecik olarak tanımlanmaktaydı. Ticaretin ilk yıllarında taşımacılık develerle, öküz ve mandaların çektikleri arabalarla gerçekleşmekteydi. İç bölgelere yapılan uzun yolculuklarda ise atların çektiği üzeri tahtayla örtülü dört tekerlekli uzun arabalar kullanılmaktaydı. Yolcuların bu arabalarda uzanma imkânları da bulunmaktaydı. Mersin’den Halep’e kadar kervansaraylarda konaklama dâhil olmak üzere yolculuk sekiz gün sürmekteydi. O yıllarda Tarsus’ta bulunan Fransız konsolosluğu Mersin’e taşınır. Kendisiyle birlikte Tarsus’ta bulunan Avrupalı Katoliklerin bir bölümü de Mersin’e gelip yerleşir. Mersin karşısında Tarsus gittikçe önemini yitirmekteydi, aynı şekilde diğer limanlar karşısında Mersin limanı ön plana çıkmaktaydı. 1853 yılında Fransa’nın himayesi altında Mersin’de bir kilise yapılmasına karar verilir. Tarsus’taki Fransız konsolos yardımcısı Bay Marguillier 13 Ocak 1853 yılında Halep’e bir mektup göndererek bir peder’in Mersin’de görevlendirilmesini ister. Bölge sorumlusu Viareggio’lu Peder Damiano bu nedenle Bay Marguillier’den İtalyan asıllı Bay Antonio Garbini’nin sahibi olduğu on dönümlük bir araziyi de satın alır. Tarsus’ta görev yapan peder Antonio’da 1854 Mayıs’ının sonlarında Mersin’e taşınır, kendisine yardımcı olması için de Serravezza’lı peder Vincenzo görevlendirilir. Satın almış olduğu arazi üzerine geçici olarak çok basit bir kiliseyle erkek çocukların eğitimi için 4 sınıf açılır ve adı “Padova’lı Saint Antuan Koleji” olarak konur, bu okulu Kapusen Rahipler yönetmekteydi. İnşaat işleri için gerekli olan padişah fermanı ve belediye izni henüz gelmemişti. 1854-58 yılları arasında Mersin’in nüfusu 2.000 küsurdu, Hıristiyan nüfusu şöyleydi: 50 Latin Katolik, 40 Maruni, 8 Kildani. Ermeniler de dâhil olmak üzere 300 Rum Ortodoks bulunmaktaydı. Unutmamak gerekir ki nüfusa ait ilk resmi belgeler 1877 yılında Mersin ilçe merkezi olduktan sonra yayınlanmaya başlanmıştır, fakat gene de değişik kaynakların verdikleri rakamlar arasında uyumsuzluklar bulunmaktadır.

Sultan Abdülmecit, 15 Eylül 1855 yılında fermanıyla (1271 hicri yılı) kilisenin yapılmasına izin verir. Bunun için Adana ve Maraş veziri Elhaç Halil Zemal Paşa’ya gerekli işlemlerin yapılması için bilgi verilir. Halil Zemal Paşa’da Tarsus Valisine ve Kadı’sına ve Müftüsüne Mersin Müdürü’ne bu yönde talimat verir. Bu ferman bürokratik zorluklar nedeniyle ancak 1891 yılında Mersin Kilisesine teslim edilir. Mersin’de çok sevilen ve şehrin resmen ilk pederi sayılan p. Antonio 35 yaşındayken 17 Mayıs 1859 yılında sıtmadan dolayı ölür. Bölge sorumlusu olan Catignano’lu peder Zaccaria’ya Mersin’de yaşayan Hıristiyan, Müslüman ve Musevilerden başsağlığı mektupları ulaşır. Yerine 1859 yılından 1863 yılına kadar görev alacak olan Druento’lu (Torino) peder Valerio gelir. Serravezza’lı peder Vincenzo Mersin’den ayrılır. Peder Valeriano’ya yardımcı olması için doktor olan Fumara’lı peder Luigi de (1863-85) gelir ve Saint Antuan okuluna katkısı büyük olur. Aynı yıl Mersin’in iklimine alışamayan ve sürekli yüksek ateşe yakalanan p. Valerio Mersin’den ayrılır ve bir yıl sonra hayata gözlerini yumar. 1864 yılında kilise için bir armonyum satın alınması için para toplanır. Armonyum 1867 yılında getirtilir. Mersin, 1864 yılında Gökçeli, Kalınlı ve Elvanlı nahiyelerinden oluşan bir kazanın merkezi oldu. 1868 yılında fakir ailelerin çocukları için arapça eğitim yapan bir okul açılır. 1869 da yaz mevsiminde Gözne’ye giden hıristiyan ailelerin dini ihtiyaçları için Gözne’de bir ev kiralanır ve kilise olarak kullanılır. Yolculuklar at üstünde yapılmaktaydı. Ticaretin hızla çoğalmasıyla Mersin’deki katolik nüfus sürekli artmaktaydı, birçok Avrupa ülkesi konsolosluk açar. Peder Luigi 1874 yılında kiliseden şehir dışına kadar uzanan bir araziyi satın alır, bu arazinin 2471 metrekarelik bir bölümü Katolik mezarlığı olarak kullanılır. Kiliseyi mezarlığa bağlayan bir yol açarak ona “Kapusen” yolu adını verir. Arazinin geri kalan bölümünde tütün, meyve ağaçları ve hububat (legumi) ekilir. 1881 yılı Osmanlı İmparatorluğu kayıtlarına göre Mersin’de 20.007 Müslüman, 1.152 Rum-ortodoks, 440 Ermeni, 297 Katolik bulunmaktaydı. 1890 yılına ait başka bir kaynakta ise Mersin’de ki nüfus: 5240 Müslüman, 2700 Rum-ortodoks, 800 Ermeni ve 260 Katolik olarak verilmektedir. Gene bu tarihte Mersin’de 1 cami, 3 rum-ordokos kilisesi (şimdiki Zafer Çarşısının yeri olan Aya Yorgi kilisesi, şimdiki Aziz Mikail ve Cebrail’e adanmış kilise, Osmaniye mahallesindeki Aya Nikola Kilisesi, şimdiki camisi), 1 ermeni kilisesi (Yoğurt pazarının 150 metre kuzeyinde Kuvayi Milliye Caddesinden az içeride bulunmaktaydı), 1 Latin Katolik kilisesi, 1 Maruni kilisesi (Latin Katolik Kilisesine yakın şimdiki camisi) ve bir de Amerikalıların yönettiği, Maruni kilisesinin karşısında Protestan kilisesi bulunmaktaydı. 1896 da Büyük Hamam’ın karşısında bir Ermeni Katolik kilisesi ve 1898 yılında Yeni Hal ile Salim Güven okulunun bulunduğu yerde bir Ermeni Protestan kilisesi inşa edilir. Musevilerde 1906 yılında şimdiki Soğuksu caddesinde bir Havra açarlar. Bunların yanında Katolik kilisesinin iki okulu, Rum Ortodoks kilisesinin üç okulu, bir ermeni okuluyla, Arap Hıristiyanların da bir okulu mevcuttu.

1914-2003

Dünya savaşının başlamasıyla (1914) p. Edmond Fransa’ya çağrılır ve okul kapatılır. Yerine bir yıl görev yapacak olan Langone’li peder Justinien (1915’e kadar) ve 1919 yılına kadar çalışacak olan Lübnan’ın Ghazir şehrinden peder Elia gelir. Mersin’de yaşayan italyan ve fransız gençlerde askere alınırlar. İtalyan aileler de Mersin’i terk etmeye başlarlar. 1919 yılının yazında p. Edmond Fransa’dan tekrar Mersin’e döner ve 1929 yılına kadar sürecek olan görevini devralır. Savaşın sona ermesiyle kiliseye bağlı okullar da açılır. 1. Dünya Savaşı ile gelen, önce İngiliz sonra Fransız işgalinin ardından başlatılan bağımsızlık savaşları sonucunda, Mersin’in sosyo-ekonomik yapısında önemli değişiklikler oldu. Savaş koşulları nedeniyle bir kısım Türkler’in cepheye gitmesi veya göç etmesi, bazı Gayri-müslimler’in kentten ayrılması, Rumlar’ın ise mübadele sonucu Yunanistan’a gitmeleri, nüfusu büyük oranda azaltmış, yakın geçmişteki ekonomik dinamizm kaybedilmişti, uluslararası ticari ilişkiler istenilen düzeyde değildi. Şehirdeki katolik nüfusta da ciddi düşüşler görülmekteydi. 1921 yılında Mersin’deki kiliseye bağlı okul 8 sınıfa ayrılmış olup 145 öğrencisi bulunmaktaydı, 1923 yılında öğrenci sayısı 125 idi. Bunlardan 63’ü Katolik, 34’ü Ortodoks, 18’i Müslüman ve 10’u Museviydi. Öğretmen sayısı ise 12 idi, bunlardan beşi rahip (üç fransız, iki suriyeli), geriye kalan yedisi ise resmi öğretmenlerdi (bir Fransız, iki Lübnan’lı, bir Suriyeli, üç Türk). Okul da bir hazırlık sınıfı, ilkokul ve 4 yıllık “ortaokul” bulunmaktaydı, türkçe ve arapçayla beraber tüm dersler öğretilmekteydi. 1924 yılı başlarında ise sınıf sayısı yediye öğrenci sayısı da 105 e düşmüştü. Cumhuriyeti’nin ilanı ve yapılan yeni düzenlemelerle, dini okullar kapatılır. Böylece 70 yıldır faaliyet göstermiş olan Mersin Katolik kilisesine bağlı olan Kız ve erkek okulları da 1 Mayıs 1924 yılında kapatılır. Öğretmenler Mersin’den ayrılırlar. Geleneksel kent dokusu da yavaş yavaş değişmeye başlar. 1928 yılında yeni yolların yapılmasıyla kilise bahçesinin bir bölümüne ve erkek okul binasına devlet el koyar. Bu yıldan itibaren kilisenin sahip olduğu araziler, okul binaları ve mezarlık kamulaştırılır. 1925 te ermeni kilisesinin yıkılmasıyla Ermeniler ibadetleri için Katolik kilisesine gelmeye başlarlar. 1929 yılında Mersin kilisesine Lübnan’dan P. Joachim atanır ve bu görevi 1934 yılına kadar sürdürür. Ondan sonra P. Polycarpe 1936/7 ye kadar bu görevi devralır. 1937 yılında Baadbat’lı p. Paul Labaky gelir ve 1952 yılına kadar bu görevi sürdürür. 1939 yılında İstanbul’da Vatikan elçisi olarak görev yapan geleceğin Papa’sı (XXIII Jean) Giuseppe Roncalli’nin kararıyla dini açıdan Halep kilisesine bağlı olan Antakya, İskenderun, Adana, Tarsus ve Mersin’deki Katolik kiliseleri İstanbul’a bağlanır. 1940 yılında 2. Dünya savaşı esnasında Çekoslovak, Malta ve Polonya’lı bir grup kısa bir süre için (1940-1941) Mersin’e sığınır ve kiliseden destek görürler. Polonyalılar bu olayın anısına, Polonya’da meşhur Siyah Meryem Ana’nın bir ikonasını ünlü ressam Tadeus Tarlecki ve Yadwika Prazmowska’ya Mersin’de yaptırıp kiliseye hediye ederler. Teknik işlerle ise Bay Joseph Bychowice ilgilenir. Üç haftada sanat eseri olan bir ikona oluşturulur. İkona 4,50 m. genişliğinde 4 m. uzunluğunda ve 120 kg. ağırlığında olup 200 parçadan oluşmuştur. 1942 yılında Tarsus Katolik kilisesinin kapatılmasıyla oradaki kilise eşyaları ve tablolar Mersin’e taşınır, bunlar arasında şimdi sunağın solunda ve sağında asılı duran Saint Pierre ve Saint Pavlus’un tabloları da bulunmaktadır. 1945 yılında devlet kız okuluna el koyarak orayı yetimhaneye çevirir. 15 Haziran 1945 yılında “Ahin” gazetesinde belediyenin yayınlanan bir bildirisiyle Katolik mezarlığına defnedilenlerin yeni mezarlığa taşınabilmesi için bir aylık bir süre verildiği bildirilir. Belediye boşaltılan mezarlığa el koyar. Bu bildiriden haberi olmayan aileler mezarlıktaki ölülerini götüremediklerinden tüm mezarlık orada kalan mezarlarla beraber yıkılır. 1947 yılında demiryolunun yapılmasıyla kilisenin arazisine el konur. 1951 yılında ise rahibelerin evi de yetimhaneye eklenir. 1951 yılında Maruni kilisesi kapatılınca oraya bağlı Hıristiyanlar ibadetleri için Katolik kilisesine gelmeye başlarlar. 1953 yılında Fransız asıllı p. François Bérard Mersin kilisesine atanır ve Bay Antuan Mirzan’ın yardımıyla Hıristiyan çocuklara türkçe din eğitimi verip bir koro oluştururlar. 1953 yılında rahibelerin evine el konulup 5 Ocak İlkokuluna dönüştürülür (şimdiki Üç Ocak). 1956 yılında ise kilise arazisinin 1350 metrekarelik bir başka bölümüne el konulur ve Perşembe ilkokuluna dönüştürülür.

1958 yılında Mesih İsa heykelinin önündeki sunak yapılır, aynı yıl içerisinde de vaftiz teknesi yapılır. Kilisenin taban karoları yenilenir. 1963 yılında Mersin kilisesinin sorumluluğu tekrardan italyan pederlere verilir ve Piacenza’lı rahip Pasquale gelir. Peder François Bérard ise Antakya’daki kilisenin inşaatıyla görevlendirilir ve 1964 yılında Mersin’e Rossena’lı p. Costantino gönderilir. 1965 yılında ise Verica’lı p. Germano atanır. 1967 yılında ise peder Germano’nun Samsun’a gitmesiyle Mersin’e Coscogno’lu p. Salvatore ve p. Gregorio Simonelli atanır. 1967 yılında ilkokulun genişletilmesi için devlet, kilise bahçesinin bir bölümüne el koyar. 1968 yılında rahip Pasquale İtalya’ya döner. Maraş ve Siirt’ten gelen Kildaniler kilise bahçesine yerleştirilirler. 1970 yılında kilise için yeni bir sunak yapılır. 1971 yılında İncirlikten meşeden (Quercia) yapılmış kilise bankları getirilir ve kiliseye yerleştirilir. Kapanmış olan Maruni kilisesinin çanı Katolik Kilisesinin çan kulesine eklenir. Üç çanlı olan kulenin bir çanı P. François tarafından Antakya’da bir Ortodoks Kilisesine hediye edilmişti. Liman inşaatından önce çan kulesinin tepesinde bulunan deniz feneri sökülür. Bu yıllarda Mersin’de 65 latin katolik, 46 rum katolik, 150 maruni. 15 melkit, 12 arian ve 5 kildani bulunmaktaydı. 1972 de Siirt’ten iş için Mersin’e gelen Kildanilere yardıma devam edilir. Bayan Victoria Nofal’ın yardımları kayda değerdir. 1973 yılında kilisedeki faaliyetleri duyuran ve dinsel yazılar içeren iki ayda bir çıkan Mersin Hıristiyan Cemaatinin Sesi dergisi yayınlanmaya başlar. 1974 yılında P. Roberto Ferrari’de Mersin kilisesinde yardımcı olarak görev almaya başlar ve1975 yılında Antakya kilisesinde görevlendirilir. 1975 yılında çan kulesinin saati yenilenir. 1990 yılında Kilise ve ev restore edilir. 1991 yılında Mersin Kilisesi Papa’nın isteği doğrultusunda Katedral yapılır ve Episkopos olarak, 1985-86 yıllarında Mersin kilisesinde görev almış olan Ruggero Franceschini seçilir. 1999 da Episkoposluk İskenderun’a taşınır. 1991 den 1996 ya kadar Irak”tan göç eden kildaniler Mersin kilisesinde misafir edilirler. 1996 da P. Roberto İskenderun’dan gelip Mersin kilisesinde 1999 yılına kadar sürecek üç yıllık görevine başlar. 1999 da ise peder Gregorio üç yıl süreyle İskenderun’da görev aldıktan sonra tekrar Mersin’e döner. Peder Gregorio’nun İstanbul’a tayininden sonra p. Roberto başrahiplik görevini tekrar ele alır. Mersin deki bugünkü Katolik cemaat altı ayrı guruptan oluşmaktadır: Latin katolikler, Maruni katolikler, Kildani katolikler, Süryani katolikler, Ermeni katolikler ve Melkit katoliklerdir.[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]