KATOLİK KİLİSESİ
Kurtuluş Cad. Kutlu Sokak N. 6
Tel. 0090 326 2156703 – Fax 0090 326 2141851
mail: domenicobertogli@hotmail.com

http://www.anadolukatolikkilisesi.org/antakya

Ayin Saatleri:
Pazar Günü 17.00 (Kışın) 18.00 (Yazın)
Hafta içi: 08.30
Akşam övgüsü: 18.30

 

Türkiye’nin bir ili olan Hatay’ın merkezi Antakya (Antiokheia) Asi nehri (Orontes) ovasında, Habib-Neccar Dağı (Silpius) eteğinde, Akdeniz’den 28 km. uzaklıkta ve denizden 80 m. yüksekliktedir. Zenginliği, kültürü, yapıları ve muhteşem sanat eserleri dolayısıyla eskiden Antakya’ya “Doğu’nun Kraliçesi” denilmekteydi (solda Tyche, Antakya’nın Tanrıçası).

Antakya’nın coğrafi durumu onu bir ticaret merkezi haline getirmişti. Kervanların geçmesiyle ve Samandağdaki (Seleucia) limanın, Asi  nehri aracılığıyla şehre bağlanmasından dolayı yoğun bir ticari trafiğe sahiptir. İlk yerleşim merkezi, M. Ö. 303 yılında, bugünkü şehrin kuzeyinde kurulmuş olup Antigonia adını taşımaktaydı. Fakat bu şehir fazla yaşayamadı. Antakya, Büyük İskender’in generallerinden I.Seleucos Nikator tarafından mimar Xenarius’a yaptırılmıştır. Şehre babası Antiokhos’a izafeten Antiokheia adını vermiştir. Şehir, ızgara plânlı düzeninde, Helenistik cağ nizamına göre kurulmuştu.   Şehir sonraki  Seleucus Kralları tarafından daha güzel hale getirilmiştir. Şehir genişleyince tarih yazarı Strabon Antakya’yı Tetrapolis (dört şehir) diye isimlendirmiştir. Şehir büyüklüğündeki her mahallenin kendisine ait surları vardı. IV. Antiochus  Epifane’nin isteğiyle bu duvarlar bir surla çevrilmişlerdi. Daha sonra bu surlar, Justinianus tarafından 12 km.’ye kadar genişletilmişlerdi ve dağ’da hâlâ kalıntılar görünür.

  1. Ö 64 yılında Pompeius’un Suriye’yi Roma’nın bir eyaleti haline getirmesiyle Antakya Suriye’nin merkezi  olmuş ve zamanın bütün bölgeleriyle ilişkiye girmiştir. Surların genişliği ve suyun bolluğu şehrin büyümesini ve güzelleşmesini sağlamıştır. İki yanı  sütunla süslenmiş, uzun  ve genişliğinde bir kolonadlı caddeye  sahipti (= Cardo maximo, şehri boydan boya  geçiyordu).   Şehirde zengin mozaiklerle döşeli yüzlerce villa vardı.Bu önemli şehrin başlıca özellikleri Aristotelik öğretiye ait  bir okulun bulunması, Apollon’ya tapınılması (Daphne, bugünkü Harbiye) kalabalık bir Musevî topluluğu ile birinci derecede önemli  ticari bir limanın bulunması (Seleucia Pieira, bugünkü Cevlik) idi.

Antakya, önemini ve şöhretini VII. yüzyıldaki arap işgaline kadar korumuştu. Çöküş nedenlerinden biri de 526 yılında meydana gelen ve çok kişinin ölümüne yol açan depremdi. X. yüzyılda imparator  Nikeforos Fokas Antakya’yı tekrar ele geçirdi, fakat bir asır sonra şehir Seleçuklu’ların eline geçti. 1098 yılında Antakya Haçlıların eline geçti ve 170 yıl boyunca Hıristiyanların elinde kaldı).

1268 yılında Sultan Baybars şehri işgal edip depremin yıkamadığı her yeri yerle bir etti.1939 yılından beri Hatay, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ilidir.

Geçmiş zamanın harikalarından, şehir müzesinde bulunan şahane mozaikler, özellikle Harbiye’den çıkarılmıştır.

Antik Dephne’nin yerine kurulmuş  olan Harbiye Antakya’dan 7 km. uzaklıktadır. Orada  birçok  tapınaklardan başka,  Apollo’ya  adanmış  kutsal  sayılan  bir  koruluk  bulunmaktaydı. Mitolojiye göre, Defne adındaki peri Apollo’nun tekliflerini reddedip ondan kaçarken defne (yunanca kelime “Dafne”)  ağacı olmuştur. İmparatorlar  tarafından birçok sanat eserleriyle süslenen Dafne, neredeyse Antakya’nın güzelliğini dahi geride bırakıyordu, orası “zevk yeri” diye isimlendirilmişti. Günümüze fazla önemi olmayan bazı kalıntılar varsa da, suyunun bolluğu ve serinliği hafta sonlarında çok sayıda ziyaretçiyi buraya  çekmektedir.